20 Eylül 2016 Salı

SEKİZ SATIR (Şiir)

Birinci satırı daha şimdiden harcadım.

Günbatımına benzeyen gözleriyle çocuklar,
Farkında olmadan herkesin unuttuğu bir antik Roma şarkısı söylüyor:
Şairin derdi, dünyayı kurtarmak.
Çocuklar şarkı söyleyip oyun oynuyor.

Altıncı satır çok derin anlamlar yüklenmedi

Bir çocuk koşuyor, şairin ardından, yalnız bir çocuk

-Oyuncağımı ver!


7 Eylül 2016 Çarşamba

REÇELLİ EKMEK (Şiir)

Biteceği yok bu yolun, Reçelli ekmek uğruna. Meşe odunu ve toprak kokusu Eskiden evin bodrumları küfle karışık. Reçelli ekmek uğruna kırılan burnumun direği. Kısacık kollarım ve küçücük elim Tırmağımın içinde diken, gül dikeni. Az kanıyor, çok acıyor Reçelli ekmek için katlanıyorum. Lastik ayakkabıyı odun tozuyla dolduruyorsun Çok süper oluyor, gıdıklanıyorsun serin serin Hiç büyümeyeceksin sanıyorsun, Yorulursan da reçelli ekmek verecekler. Bir deli küçük kız bağırıyor, avazı çıktığı kadar Deden öldü, deden, sen maç oyna şimdi! Lastik ayakkabıda odun tozu, terleyince felaket. Reçelli ekmeği de yiyemeyeceğim.



8 Nisan 2016 Cuma

NEYE DOKUNSAN

Sandığın gibi değil
yorgun gri kanatlı gecenin
amansız çığlıkları.

Şafak vaktinin gürültüsüne uyanan bir serçenin üşüyen kanatları
bir sokak çocuğuna yorgan olurken
hiçbir şey ısıtamaz seni.

Sandığın gibi değil yani,
dokunduğun yerlerde çekilen acılar.
Geçtiğin yollarda bıraktığın gri çığlık.
Sen duymazsın, duyanın kalbi acır.

Beyaz duvarlar dokunur, soğuk, sessiz...
öyle yalnız kalırsın ki; iğne atsan yere düşmez.

Başlattığın acılar büyür,
üşüyen bir serçe ölür
ve sen yalnızca üşürsün.

Neye dokunsan taş kesiyor!

SEKİZ SATIR (Şiir)

Birinci satırı daha şimdiden harcadım. Günbatımına benzeyen gözleriyle çocuklar, Farkında olmadan herkesin unuttuğu bir antik Roma şa...