23 Aralık 2015 Çarşamba

Il Padrino

Gecenin yirmi beşi
babasıyla gelmiş ve uykum kapı dışarı.
Sus yoksa göğsünde yangın çıkacak
sus yoksa uykum kaçacak.

Kıraç olacak tabi seni vuran mermi de
domdom kurşunu olmalı seni vuran gecenin ikisinde
sus da dinle, ölüm değil ki bu,
aşk da,
aşk da ölümle bir işte.

Bir karanlık ıkınıyor üzerimizde
 bir gözyaşı üşüyor
senin ellerinde gecenin mavi noktaları
pembe sonra gökte ay, yılbaşı

Bir uyusam, kafama sıksan ya da.

14 Kasım 2015 Cumartesi

Bir Şiirden Kovuldum

Her yerden kovulabilir insan
Evden örneğin
İşten
Yoldan bile kovulabilir
Yürünmesi yasak

Bir şiirden kovulmak kadar
acı verir mi hiç biri?

Şiir saklanmak içindir çünkü
Düzyazıdan
düz-yazıdan
yaz(g)ıdan.

Saklanacağı yerden kovulmuşsa insan
durulmaz acıdan.

Bir şiirden kovuldum!






3 Ekim 2015 Cumartesi

Yalnızlık

Yalnızlık, acı çeken bir şehir...

Sokağında yürüdüğüm şehrin serçeleri yok
Gölgesi çalınmış bir salkımsöğüt üşüyor
Bir kediye boyun büküyor bekçi köpeği.

Şakağından çalsalar çarpıntılarını haberin yok
Senin saçların esrik, senin gölgen başkasına benziyor
Bir kadının ayaklarına sürüyorlar geceyi.

Aynı şehrin yalnızları ve hiçbirinin kimsesi yok
Sustukça çığlıkları bir acıya büyüyor
Yalnızlık bir çığlıkla öldürüyor her şeyi.



30 Mayıs 2015 Cumartesi

Uykusuz Geceye Şiir


Kırgın baykuşların gülümsemesi
Uykusuz bir gecenin sabahında
sessizce bir dala konuvermiştir.

Bir gerilla sızmıştır gizlice
Gözyaşlarının tuzu,
Gülüşün ölüm güzelliğinde.

Bir duman bürür açık denizi
Bir uskumrunun sessizliğinde
Gemiler karaya vuruvermiştir.

Solgun bir mayıs akşamı yalnız
Dilinde Sanskrikçe şarkılar
ve sen bunun farkında değilsindir.


Sabah oluvermiştir.

Hangi Dili Öğrensem (Şiir)


Uzaktın
Niye yanmayacaktım
Sustum
Sustuğumda gülüyordun
Ağlar mıydın? 

Kör oldum
Seni görmeye
Lal oldum
Seni seviyorum demeye
ve topalken
sana gelmeye
Gelmeyecek miydin?

Nasıl anlatılır bu ağır özlem
Nereye koymalı hangi kelimeyi
Hangi yağmur vurmalı
yüreğimin kuraklığını
Yağmayacak mıydın?

Hangi kelimeyle özler
Bir Eskimo güneşi
Ne mırıldanır
Çölde bir kum tanesi

Dört mevsimi olan bir ülkedeyim
Kelime yok burada
Özlemi anlatmaya!

Gelsen şimdi
Sana dokunmaya
Elim mi var
Ne desem biraz eksik
Ağlasam, kaldı mı gözyaşlarım
Aç mıyım
Çıplak mıyım
Özleminle ört beni!

Seni Özledim Sevgilim (Şiir)

Seni özledim sevgilim
artık hakim olamadığım
gözyaşlarım var
sırılsıklam yastığım. 

Seni özledim sevgilim
avucumda kor ateş
göğsümde yoğun duman
söylemeye korktuğum şarkılarım var.

Seni özledim sevgilim
artık kendime öfkem
kuşlara kıskançlığım
sana özlemim var.

Seni özledim şimdi
başka birşey yok!

27 Ağustos/Balıkesir

Yangın (Şiir)

Yangın

Doğdum
Adını okudu kulağıma
Bağıra bağıra kalın sesli bir imam
Ona mı inansam bu yalnızlığa mı
Yanımda kalman emredildi
Sen gittin!

Bütün günahlarınım şimdi
Büyük günahların
Yandığın en büyük yangın, cehennem
Kulağımda kalın sesli bir imam
Kulağımda adın
Ben sende günah.
Gittin yaktın kendini benle
Ateşinde odun, ateşinde kül
Yalnızlığımda cehennem oldum yaktım
Yandım
Sen gittin!

Hergün bir tepeye çıkıp adını bağırdılar
Sen gittin
Hergün içimde bir yere adını yazdılar
Bilmediğim bir alfabeyle
Sen sildin
Hergün, hergün adını kazdılar çivilerle
Yüreğime bir bıçak gibi gittin
Bir bıçak gibi sildin!

Geriye derin yara
Doğduğumda söylenen koca bir yalan
Koca adam, çirkin bir ses ve adın
Gittin
Yandım
Yaktım seni kendimle!

29/03/2005
Salı, haseki istanbul
Saat:23,10
 
Sinan Albayrakoğlu

Uyuyan Şehir (Şiir)

Uyuyan Şehir

Kuşlarım ağarıyor ağlamaktan
salkımsaçak gökyüzü devrilirken üstüme
sularında eriyen bir şehrin
parmağını ısırıyorum.

Karış karış kaybolduğum ey şehir!
Üstüne büyük geliyor gökyüzü
ve memenden akan süt
onca gemilerin geçtiği
soluğumu ıslatıyor geceleri!

Işıklarında yanıyorsun
üstünden inen kalkan kuş taklidi çelikler
saçların ağarıyor ey şehir
kuşlarım gibi
kimse bunun farkında değil!

Ben oturmuş bir köşede
yastıklarımı bilerken
karanlık bir liman saplanıyor
göğsündeki yaraya
ağlama dur ağlama
bitmedi daha!

Kırık parmaklarından kan sızıyor
üzerinden geçiyor her gün binlercesi
apışaran kanıyor
görmüyorsun acılarını
koşturduğun öpücük yalan
aslolan memelerinden akan kan!

Adı kitaplara tarih olmuş
artık uyan!
 
Sinan Albayrakoğlu

Şimdi Uzaklardasın (Şiir)

Şimdi Uzaklardasın

Şimdi uzaklardasın ve bir gölge kırılıyor göğsümde
bir donanma ağır aksak ve soğuk
yüzlerce bomba, binlerce mermi, hepsi içimde
şimdi uzaklardasın ve bu denizin tuzu yok.

Paslanmış asma kilidi, bu yürek benim
fırtınaya sığınıyor içimdeki deli
gözlerim kör,kulaklarım sağır,bu gözyaşları benim
şimdi uzaklardasın ve yok ellerim.
 
Sinan Albayrakoğlu

Sır (Şiir)

Sır 

Ekşiyor asfalt ayaklarımın altında
bir güvercin eşiyor yürek yaramı
cinayeti öğreniyorum titreyen ellerimle
bir kedinin cinnetinde kayboluyor masumluğum.
ve papatyalarımda saklıyorum tüm bunları.

annemin uzak dediği şehirleydeyim şimdi
kuraklıktan esrimiş umudun tarlaları
bu şehre bir yalnızlık saplanmış
kanıyor çeşmeden yaraları
ve sende saklıyorum bunları.
 
Sinan Albayrakoğlu

Ölü Peşmerge (Şiir)

Ölü Peşmerge 

Eli kulağında bir ağıt,
içimde devriliyor minare
secdeye kapanıyor bu yalnızlıktan, virane cami
Korkularımdan minareler dikiyorum,
tepesinde hilal gözlerin

Binlerce kez yıkılıyor,
aynı dünya, hep aynı yere
Her seferinde enkaz altında,
beyaz kefen içinde
yapayalnız bırakılmış ve elleri yok,
dili kopmuş
Bir müezzin ağıt söyleyen ezan yerine

İçimdeki tapınak yağmur içinde,
nasıl çöl bu
Yalnızlığımı toprakla, yağmurla pişiriyor
Kör aşçı, yaşlı karınca, çirkin bir prenses
Her seferinde fırından ben çıkıyorum
Kor içinde, kızıl, yanmış
ve ölü peşmerge.
 
Sinan Albayrakoğlu

Mutluluk Korkusu

Mutluluk Korkusu

Hüzünle oynamak serbestti, çocuklardan uzak tutulurdu mutluluk. Güneş görmeyen, serin bir yerde muhafaza edilir, varlığı unutulurdu.

Çok güldüğünde çok ağlayacağı öğretilirdi çocuklara. Cinlerden sonra en çok gülmekten korkardım. Ya başımıza kötü bir şey gelseydi, benim yüzümden! ..

Şimdi hüznümün hesabını veremiyorum.
Ya ben büyümüyorum, ya da çok uzak bir yerde mutluluk…
 
Sinan Albayrakoğlu

Mevsim Normalleri (Şiir)

Mevsim Normalleri


Çekip gittiğinde başlayan kış
göğsüme saplanan buz.
İçimde yangın, üşüyen ruhum.
Gelsen,
bitse bu yakan kış
Mevsim normallerine dönse ruhum...
Sinan Albayrakoğlu

Karınca Duası (Şiir)

Karınca Duası

Karınca duası
İskele tedirgin,
Boğazına kadar derde batmış bir gemi
Üzerine üzerine geliyor,
Herkes kaçıyor yalnız
Bir martının güneşe sıkışıyor ayakları

Saçların gibi kokuyor deniz
Kabaran göğsünde yoksul evlerindeki sessizlik

Bir kalp binlerce dünyayı taşır da
Seni taşıyan kalbim tedirgin
Çekip gidiyorsun,
Herşey gidiyor
Karınca duasına sıkışıyor kalbim.
 
Sinan Albayrakoğlu

Hacıyatmaz (Şiir)

Hacıyatmaz

Aydınlık sokaklardan geçiyorum
tüm hacıyatmazları deviriyor bir el.
tüm oyunlardan çıkıyorum
ebelik bende kaldı

düşüm kanadığında
kurumuş eğrelti otları sürüyorum
kanayan yarama

kanatlandığımda sana
soluyorum bilmem nerende
baktıkça solduruyorum seni

Ölmek diyorlar buna
İnanmıyoruz ama
martı gölgelerine gizliyoruz cesedimizi.
 
Sinan Albayrakoğlu

Gibi (Şiir)

Gibi 

Kimden ayrı, kimden öte, boğuluyorum gözlerinde,
Nem mi, kan mı, yanaklarımdan ellerime, sanki sıcak
Sanki oluk oluk gözyaşı, sanki ölüm öncesi
kuraklığı yazın, sanki ölümden de öte

Topu topu yarım ömür, tam ayrılık, tam acı
Şakaklarımda kaç asır, kaç yumruk bu gözyaşı
Bu kan avuçlarımda kaç serçenin çığlığı
Bu ayrılık bu ömre dar geliyormuş sanki

Taş üstüne taş ve ölüm açlığından biriktirdim
Derin yara bu yürek ondan. Yaralarımda
saklan, derinlerime saplan, ağrılarımda unutma
beni, bir devin ayak izlerine bırak, git, ağlama…

yıldırımlar kadar ağır, parlak yoğun acı,
kaldırımlar kadar yitik, yorgun, ayakaltı,
susmak sanki her bıçak, sıcak gözyaşı sanki kan
gittiğin akşam bu yıldırım, seni götüren kaldırım

doğduğumdan beri çektiğim doğum sancısı
senden bana kalan tüm kokular.

Odamda napalm sıcağı, kimden ayrı, kimden öte
Odamda ağır yalnızlık, ağır gözyaşı, ağır duman
Yandığım yerlerde acı özlemek gibi seni
yazdığım yerlerde özlemek her anda ölmek gibi
 
Sinan Albayrakoğlu

Elif (Şiir)

Elif

Engin denizlerde dalgalarla boğuşuyorum
Lodos gibi, sıcak ve sert, esiyorsun batıyor gemi
İçim fırtınadan darmadağınık
Filikaları indir, kurtar beni!

Yalancı, aysberg hissi miydin,
üşüdüğümle kaldım
zemherisi kalmadı, üşüyorum yalnızca

Aynada esen rüzgardan üşür mü insan!
 
Sinan Albayrakoğlu

Düşlerin Çocuk (Şiir)

Düşlerin Çocuk 

Düşlerin çocuk, düşlerin
En çok canını acıtan senin.

Karanlığı sevmenden değil
Güneşin ardını merak etmekten
Kaybettin gözlerini

Ne kadar dayanabileceğim ateşe derken,
Ellerin.

Düşlerin çocuk düşlerin
En çok canını acıtan senin.

21.3.2012-Çanakkale
 
Sinan Albayrakoğlu

Ben Uyurken (Şiir)




Ben Uyurken 

Ben uyuyunca bütün şehirlerde sen oluyorsun
ellerin saçlarımda geziyor.
İşte bundan
güneşi bir kadehe sığdırıp
uzunca uyuyorum.

uyuyorum.
Düş kırıklığı olmaktan çıkıp kahraman oluyorum.
Başımı yastıkta göreceksin sen
Ruhumun hızına yetişemezsin




Dipnot : 

Ben Şairsem 

Ben şairsem eğer
Bütün yollar uzundur
Okyanuslar bir damlacık
Ama gözyaşlarında boğulabilirim.

Aşk (Şiir)

Aşk 

Aşk suya değdiği andır
Bir kadının yalnızlıktan yapılma yanıkları
İstavroz çıkaran bir müslümanın
Dönüşüdür yurduna putperest

Aşk gölgede eksi
Gölge olmayan yerde
Bir kuşun kanadından çıkan rüzgarın serinliğidir.

Ve kurşuna dökülmelidir aşk
Tüm nazarlara inat!
 
Sinan Albayrakoğlu

Anneme Mektup (Şiir)

Anneme Mektup

Bana evlerin en kuytu odalarında konuşulmuş sözlerden söyle
unuttuğum şarkılardan yalnız bir mısra
savunmasız sözler sonra
sonra gözyaşları
Avuçlarında büyüttüğün yıldızlardan ver
ellerindeki nasırları ver
anne özledim seni
gel...

Uykusuz gecelerimde saçımı okşaması için
birkaç okşama bırak yastığımın altına,
geç geldiğim akşamlar için biraz bekleme,
biraz azar, biraz ağlama bırak kapının eşiğine
sen kalsan olmaz mı anne?

Pencere aralığından gördüğüm şehir
yanıma uzanmış sevdiğim kadın
küçükken yanımda ellerin vardı
burada sen kokan yalnız martılar.

Üzerimde yılların bıraktığı kir,
bastığım yerlerde umutlarım var
kapı arkasında bir güzel bekler
dilimin ucunda bir de adın var

durmadan sövüyorum böyle geceye
durmadan ellerimde kandan bir serçe
yollarında bu şehrin kabuslarım var
annesiz yaşanmıyor bu kara şehir
anne gel!

1999,
Fatih, İstanbul 

İstanbul (Şiir)

Acil İstanbul 

Damarlarımda dolaşan İstanbul'sa
nereye gitsem ölüyüm.

Boğazı görüp gelmiş martıları tanırım
kanatlarındaki dudak izlerinden.
Nereye akarsa aksın
Kızkulesi'ne dokunmuşsa
gözlerinden aşk okunur denizin.

Damarlarımda dolaşan İstiklal'se
üzerimde gezinir yedideliler

Bir şehrin ölüsüyüm, başım dik
Damarlarıma İstanbul verin, acil.
 
Sinan Albayrakoğlu

Rüya (Şiir)

Rüya


Ojeli tırnaklarıyla ağzında zeytin dalı
Bir erkek bir beyaz güvercin
Tuza değince ayakları martıya dönüşüyor

Suyun öte yanında mutluluktan bir kale
Ayakları ıslanmadan bir ömür geçiriyor
Kanatlarında deniz gölgesi, ayaklarında tuz

Kurbağa uyanıyor rüyasından;
Tuz basmışlar kanatlarındaki yaraya
yaralanıp yürüyemeyen karga!
Sinan Albayrakoğlu

İlkbahar (Şiir)

İlkbahar

Küçük bir çocuğun avuçlarından çaldıkların, ellerinde.
Kendi çocukluğunun.
Geriye matematiğin hesaplayamayacağı acılar.

Sana ölümden bahseden şiirlerden korkardın
ve hiçbir şiir sana yazılmamışken
sen kendini şiir sanırdın.

Geçti zaman
ellerinden derin yaralar akıyor
Elmacık kemiklerinden sızıyor güneş
Yine de aydınlık yüzün.

Senin gözlerin buruşuk bir yaz
ve kalbinin sesinde uyuyor martılar
Yine de her yer aydınlık
Saçlarından akıyor zaman.

Sen bana baktığında her şey.
Gülümsüyor bir duvar
Elmacık kemiklerin kanıyor ışıl ışıl
ilkbahar.


11.01.2015

26 Mayıs 2015 Salı

Delirme Belirtileri ve Uyanış

1. Gün

Çık aklımdan,  çık!
Sabah sabah,
Güneş yiyerek kahvaltı yapmak nedir.


Deli mi ne!


2. Gün

Bugün bayram dedi.
Sıcak soluğuna tutundum
Salıncak gibi
Bir ömür sanki.

Delisin sen dedi.
Delisin...

3. Gün

Ayalarına değmişim
Gözlerimin ucuyla
Canı yanmış.
Oysa karanlıktır bakışlarım


Acıdır: yalnızlıktan.



4. Gün


Çıkmıyor aklımdan!
Güneşin doğuşu
Gökyüzünün kızılı ve mavisi
Soğukmuş ve üşürmüş.
Bir öpücük ısıtırmış ancak.

Günaha sokacak beni
Deli!

5. Gün

Çık aklımdan çık,
Ben oruçluyum bugün
Normal insan gibi yemeli, içmeliyim!

Rüzgara tuz ekmek bozar orucu.
Deli mi ne!


6. Gün

Çık aklımdan diyorum

Yemekten sonra biraz,
Tatlı yanlarından içelim diyor zamanın.

Dudakları yanacak haberi yok.



7. Gün : Uyanış

Bütün platonik aşklar,
güzel şarkılar yüzünden!


Çanakkale, İlkbahar


20 Mart 2015 Cuma

NANA


Skanden mendra, iri xoloşen mendra vore nana!


Dido ora iqven, tsaşa tomalepe muşi, ar ophutheşen mendra vore. Khata qini ixis na bgorup e ophuteşa.

Atzi xolo qini gemadven, ğalis çxomis na govotxozuthit ndğalepe gomaşinaşi. Ğali, mevaşkvi khala doskidu-yi var miçkin?

E ğali, berobaşi ndğalepe steri xomun iya, izmocepes madziren. Çhitha çhitha, berobaşi ndğalepe ti mixomun. Akonaşi tzkhari varen.

İri xolo xomun, mcveşen doskaderi. İri xolo do, ar mutxa var xomun : Okhomadu.

Ğalişi tzkari gyukhordas eşo irden, irden do irden, ophuthe çkimişi rakhanepes, tsaşa tomalepeşen çkar ginzhe, khapulaten rakhanis işamiğuthu ntxirişen çkar monkha, irden do irden, soti var inthren!



Kiana irki na zhira sva var ren letha skani, korba odzğa sva ren zophonan. Dido uçkinan! 
Letha çkimi, nana çkimişi letha ren. Nana çkimişi şuri, şura na gulun letha ren çkimi. Korba ozğu mutu var ren.


Skidalaşa ilaviğorert aşo do. gomoçkhondunan iri xolo.

Nanaşen mendra çkarti soti var voret!

Ar dergis dololaps ar mşkeri do ekonaşi irden, irden, dergis var inthren. İrki orapes eşo matzonenan. Dergik mizdipan şkalepes, dergi okhophthaxat, çkva lethapes, çkva tzkharepeten virdat minonan.

Vimendranat eşo virdert ya matzonenan. Yalis eşo çkva didi matzonenan ti çkini.

Guri okhomaduten yipşethaşa, virdet matzonenan.

Ukhule ukhule, tomapes mtviri memaxolan eşo mevagnert, letha do dergiten pskidurt iya. Sotxaşa vidit e letha do e dergis na yepzdit entepe mophalunan, çkva ti mutu var.



Virdert matzonan eşo, gurepe çkinis uzdips ar mutxanik, okhomaduk!

Virdat eşo çkar yemapşenan mickhinan phodiyape. Okhovobğapt do okhovobğapt. İri xolo çkar dido maqvenan, irkineri ndğaşen. Dulyape vikipt na gençareli, mutxa dulya miğunan ekolan mutxanepeten yemapşenan matzonenan phodiya
.
Virdat eşo ckhar dido mutxanepe vigurapt, çkar dido mickhinan irkineri ndğaşen. İri xolo komiçkinan virdat eşo. Vigurapt, govulurt, bziropt, vikhitxupt, phqoropt.

Ar mutxa gomoçkondunan. Ar var jur mutxa. Vibadert do bğururt!

Çkinkhala çkinişen gale mutxanepe ti ğurun; nena, xoma, iris na vumpulupt do xvala çkhin na miçkinan mutxanepe. Virdart eşo gomdunurt, xvala dopskidurt. Berobaşen vimendranat ekhos xvala khocepe dopskidurt.




Toli okhvaşe domoskidunan, phodiyape yepşeri vorthat tina. Nanaşi phodiyas gilapxedit dğalepeşa toli domiskidunan. 

Xvala na çkin virderthit, xvala xvala matzonethesşi ti çkini, xvala var pqoperet atzi mevagnert. Dergik var mizdiptherenan şkapes, çkin doloxeşen gepçaptheret do nana çikişi gurişi çvinis ti unusiminu, vimthertheret berobaşen.

Okhomadu yepşeri phodiyapeten, iri xoloşen mendra vorthatşi, guri çkinis, okhomadupeşen okhogzeri daçxiri nadvaşi gomaşinenan, mevagnert. 

Yano ren ti do; nana ren gurişi siçxvapeşi mçhvima, ixi.


Çkva ti mutu var!



16 Mart 2015 Pazartesi

Uyuyan Şehir

Kuşlarım ağarıyor ağlamaktan,
salkım saçak gökyüzü devrilirken üstüme;
sularında eriyen bir şehrin
parmağını ısırıyorum.

Karış karış kaybolduğum ey şehir!
Üstüne büyük geliyor gökyüzü
ve memenden akan süt
onca gemilerin geçtiği
soluğumu ıslatıyor geceleri!

Işıklarında yanıyorsun
üstünden inen kalkan kuş taklidi çelikler
saçların ağarıyor,
kuşlarım gibi
kimse bunun farkında değil!

Ben oturmuş bir köşede
yastıklarımı bilerken
karanlık bir liman saplanıyor
göğsündeki yaraya
ağlama dur ağlama
bitmedi daha!

Kırık parmaklarından kan sızıyor
üzerinden geçiyor her gün binlercesi
şakakların unutkan
görmüyorsun acılarını
koşturduğun öpücük yalan
aslolan memelerinden akan kan!

Adı kitaplara tarih olmuş

artık uyan!



13 Mart 2015 Cuma

Özlemi Anlatmak



Uzaktın; niye yanmayacaktım
Sustum; sustuğumda gülüyordun
Ağlar mıydın? 

Kör oldum seni görmeye
Lâl oldum seni seviyorum demeye
ve topalken sana gelmeye
Gelmeyecek miydin?

Nasıl anlatılır bu özlem
Nereye koymalı hangi kelimeyi
Hangi yağmur vurmalı
yüreğimin kuraklığını;
yağmayacak mıydın?

Hangi kelimeyle özler bir Eskimo güneşi
Ne mırıldanır bir damla yağmur için çölde kum tanesi
Dört mevsimi olan bir ülkedeyim
Kelime yok burada özlemi anlatmaya!

Gelsen şimdi; sana dokunmaya elim mi var?
Ne desem biraz eksik...
Ağlasam, kaldı mı gözyaşlarım
Aç mıyım, çıplak mıyım?


Özleminle ört beni!




11 Mart 2015 Çarşamba

Sahibim Hayat: Bir Ağustos Böceği Şarkısı



Bir sokak kedisiyle birlikte, onun yatağında uyuyup uyanmış, kendini suçlu hisseden kirli bir ihtiyardır hayat.

Ağaran kirli saçlarında, sahip olduğu insanın sırlarını taşır ve başka bir insanın sırlarına doğru yol alarak sessizce ellerimden uzaklaşır.

Benim sahibim hayat, bir sokak kedisine sığınmış, yalnız ve çaresiz, uzak bir sokak lambasının ışığıyla ısınmaya çalışırken, ben tüm dünyanın merkezinde sanıyorum kendimi. Bir deprem gibiyim diyorum; şiddetimle şehirleri yıkabilirim.

Bir sokak kedisi beni dikkatle izleyip gülüyor, dişlerinde yastık izi..





Ben uzayıp giden aynamda, boyumdan büyük şiirler döşenirken, sahibim hayat; bir sokak kedisinin sıcaklığına muhtaç.


Sahip olduğum hayat, ellerimde. Her sabah uyandığım dünyamda kum saatim, güneşimin gölgesi.. Her sabah aynı güne uyanıp bir ömür bitirebilen bir canlı türüyüm. Yıllarca bir karıncanın ağustos böceğinden daha çalışkan olmasını örnek bir davranış kabul eden bir neslin çocuğuyum. Hiç kimse söylemedi bana, kimi türleri için 17 yıl toprak altında kalıp yeryüzüne çıktıktan sonra sadece üç hafta ömürleri olduğunu. Yani yıllarca toprak altında bekledikten sonra, türünün devamı için yaşayabileceği sadece üç hafta. Bence en güzel şarkıları söylemeyi hak ediyor kendileri. 



Karıncaya gelince, benim karıncanın çalışmasını aşağılamak gibi bir kaygım ve çabam yok. Sadece ağustos böceği gibi, evrenin değişik yerlerinde değişik zaman ölçümlerine, boyutlarına göre, evrenin ömrüne kıyasla üç hafta bile sayılmayacak bir süredir yeryüzünde yaşayan insanın, bunun milyarda, katrilyonda biri kadar bir zamanda yeryüzüne gelen benim, yaşamaktan ne anladığım, yaşamaktan ne kadar çok korktuğum.

Sahibim hayat mı, ben mi hayatın sahibiyim? Kendimi ağustos böceği sanırken, karınca gibi çalışıp ölüp gitmeyi öğrenmişim. Kendi türümüze, aslında kâinatın ve zamanın sahibi olduğumuzu öğretip birer karıncaya benzetiyoruz. 

Bir çığlık bu, dinleyin beni, ağustos böceğiyim ben. Karınca olmamı gerektirecek kadar kalmayacağım zamanda.


Sahibimiz hayat, bir kedinin koynunda pireleniyor, üşüyor geceleri. 

Çaresiz geçiyoruz zamandan. Söylemeye utandığımız şarkılar susuyor..





SEKİZ SATIR (Şiir)

Birinci satırı daha şimdiden harcadım. Günbatımına benzeyen gözleriyle çocuklar, Farkında olmadan herkesin unuttuğu bir antik Roma şa...